Monday, June 19, 2006


Prison Break'de baş kahraman Michael'ın dizinin başından beri yapıp durduğu bir origami kuğu/turna var. Geçen bölümde abisiyle geçen hikayesini anlattı; "Küçükken birçok geceler, senin nerde olduğunu bilmeyerek uyuyordum. Fakat her sabah uyandığımda o kağıttan turna başucumda oluyordu. Bu sayede senin gece gelip beni kontrol ettiğini biliyordum."

Monday, June 12, 2006

Herkesin selameti açısından

Bir pazartesi sabahı...

Bir arkadaşımla sohbet ediyordum, dedi ki "Karar verdim, çok acil bir şey olmadığı takdirde pazartesi öğleden önce ve cuma öğleden sonraları çalışmayacağım" ardından da ekledi "herkesin selameti için"

Friday, May 12, 2006

Kimler Sex arıyor?

Reddit'de yeralan bir linke göre Google üzerinden sex kelimesini en çok arayan milletler şunlar

Böyle bakınca bu milletlerin delirdiği sonucu çıkabilir tabi. Halbuki bu ciddi bir yanılsama olacaktır. Zira bu sadece bu milletlerin doğru düzgün ingilizce bilmedikleri / Internet'e yabancı olduklarına dalalet. Zira İngilizce'ye daha hakim milletler, sex kelimesi olmadan sex arıyorlar. Mesela "golden showers" konusunda avustralyalılar bir numara, "tits" konusunda da İrlandalılar.

İstatistiklerin iyi analiz edilmesi gerektiğinin belki de en bariz örneklerinden biri.

Thursday, April 27, 2006

Küçük korku masaüstü

Arkadaşım Conan'ın (asıl bi de Valerie var) yolladığı bir linke bakmakla başladı herşey. Çok zaman önce ThinkGeek'in tshirtlerinin de, alet edevatlarının da kalitesiz olduğuna karar verip ordan mal almayı bırakmıştım, fakat hiçbir zaman yeni ürün bulmaktaki dehalarına lafım olmadı. Bu yeni ürün şimdiye kadar rastladıklarımın en acaipi.

Basitçe böcek yiyen bitkilerden oluşma bir buket bu. Canınız sıkılıyorsu koyun bunu masanızın üstüne sonra seyredin sineklerin böceklerin nasıl telef olduğunu, hem de birçok değişik şekilde.

Açıkcası bana göre pek değil, ben biraz daha karınca yanlısıyım sanırım. Ama onlara da kıyamam, her ne kadar dünyada kişi başına yüz milyondan fazla karınca düştüğünü öğrenmiş olsam da...

Wednesday, April 26, 2006

Av ve avcının tezatı

Bir müddettir, avlanmak üzerine düşünüyorum. Hani meşhur laf vardır ya, "ava giden avlanır" diye. Hep bu laf benim aklımı karıştırmıştır. Hani "ava gideni avlarlar mı?" yoksa "ava giden avlar mı?" ama sanırım zaten ikisi birden.

Benzer şekilde de avcı ve av ilişkisi ilginç. Düşününce avcının daha güçlü olduğu, belli bir seçme şansı olduğu geliyor aklına. Hani o avı pas geçebilir, ya da ava merhamet gösterebilir gibi.

Biraz daha derin düşününce aslında pek de böyle bir şans olmadığı ortaya çıkıyor. Aslında avcının ava acıma lüksü yok. Daha doğrusu tabi ki bu lüks var, bunu her zaman yapabilir ama bu şansı, avın da avcıya "ne kadar da yoğun baskı altında" diyerek acımasından farklı değil. Zira belli bir an için avın hayatta kalması, avcının hayatta kalması ile çelişir.

Gelmek istediğim nokta ise belli bir anda av ve avcının yer değiştirmesi durumunda, yani avlananın avlayabilecek konuma geçmesi halinde en vahşi avcıdan bile daha saldırgan bir şekilde -eski avcı, yeni- avın işini bitireceğidir.

Bu üzerine düşünülmesi gereken bir tezat. Galiba avın da avcının da seçme şansı pek yok.

Tuesday, April 25, 2006

HDR Fotoğrafçılıkta yeni bir teknik

Geçenlerde Digg'de dolaşırken, Manhattan'ın inanılmaz fotoğraflarına rastladım. HDR tekniği ile çekilmiş bu fotoğraflar oldukça çarpıcıydı.

Biraz araştırınca tekniğin nasıl bir şey olduğunu da öğrendim.

Özellikle de şu fotoğraf çok hoşuma gitti.